Öfke Sorunları Ve Kontrol

“Duygu ve akıl yan yana geldiğinde, her zaman duygu kazanır.” Goethe İnsanın hayatta kalabilmesi için doğanın verdiği iki önemli kaynak vardır. Biri herkesin bildiği üzere akıl, diğer deyişle mantıktır. İnsanı diğer bütün canlılardan farklı kılar. Hayatın devamlılığı için akıl her adımda bizi aydınlatır. Işık gibidir.

Diğer önemli kaynak ise, canlı olmamızdan kaynaklanan; duygularımız, hislerimizdir. Duyguların değiştirici, dönüştürücü kısaca taşıyıcı gücü vardır. Akıl ve duygular bir arada olduğunda sorun yoktur. Akıl ışık tutarken duygular da gerekli enerjiyi verir. Ve insanı arzu ettiği şeylere taşırlar. Sevgi, üzüntü, acı, nefret, aşk, öfke… Rengarenk bir gökkuşağı gibidir. Hayatta kalmamız, sevmemiz, yaklaşmamız, uzaklaşmamız ya da kendimizi korumamız içindir. Duygular doğanın,  bedenimizin armağanlarıdır. Canlı olmanın kanıtıdır.

İki temel duygu çiftinden söz etmek mümkündür. Bunlar; sevgi ve nefret olarak adlandırılır. Sevgi duygusu ile yaşatmak, var etmek, yaratmak hedeflenir. Toplumsal olarak kabul görür. Neşe, sevinç, aşk, sevgi, özlem, hoşgörü, sevecenlik, vb.

Diğeri ise, nefret adı altında anılır. Bu duygu akımı da, insanın kendini ve sevdiklerini, hayatını zarar veren şeylerden koruması içindir. Öfke, kızgınlık, sinirlilik, kaygı,vb.

Eğitim, kültür, gelenekler ve aile kuralları gibi etkenler duygularla ne yapılacağını, nasıl yaşanacağını etkiler. Hatta belirler. İnsan büyüdükçe duygularından uzaklaşmaya başlar. Hangi duygunun toplumsal olarak onaylandığını, hangi duyguyu yaşamaya izin vereceğimizi öğreniriz.  Agresif denen, öfke, kızgınlık, nefret, vb, duygular söz konusu olduğunda, bunları görmezden gelmeye, bastırmaya, saklamaya çalışırız.

Duygusal Davranma! Mantıklı Ol!

Günlük yaşamda; duygusal olmak değersizleştirilir. ” Duygusal davranma, mantıklı ol”  Duygu mu? Mantık mı? İkilemine sıkıştırılır birçok şey. Sanki biri diğerini dışlamak zorundaymış gibi. Mantıklı (?) davranmak güçlülük; duyguları dikkate almak ise güçsüzlük oluverir. Herkes zaman zaman bu ikileme kapılır ve bocalar. Seçenekler görülemez.

Düşünceye, mantığa çok önem veren biri, duygularından korkabilir. Duyguları “tehlikeli” olarak algılayabilir. Özünden gelen duyguları sahiplenemez. Sahiplenemeyen, duygularına kulak veremeyen kişi; duygusal hayatını düzenleyemez.

Duygularının direksiyonuna geçemez. Sahiplenilemeyen duygular, adeta başıboş kalır. Kişi, duygularının esiri olur. Bu durum da güvenli değildir.

Agresif olarak nitelenen öfke duygusu, “tehlikeli” olarak algılanan duyguların başında gelir. Enerjisi çok fazladır. Hem bireysel hem de toplumsal değişimler yaratacak denli güçlü bir duygudur. Hiçbir duygu durduk yere ortaya çıkmaz. Mutlaka tetikleyen bir unsur vardır. Her bir duygunun bir amacı, hedefi ve sonucu vardır. Öfkenin temel amacı ise; varlığımıza, onurumuza, değerlerimize yönelik olası bir tehdit, saldırı durumunda var olanları korumaya yöneliktir. Bunu bilirsek, öfkemizden korkmak yerine, anlamaya çalışabiliriz. Anlayabilirsek yönetebiliriz.

Öfkenin Dili Saklanabilir Mi?

Öfkenin dili saklanamaz. Öfke genellikle; kabul edilemez görünür. Öfkelenmek zayıflıkmış gibi ele alınır. Görmezden gelinir. İnkar edilir. Söze gelemeyen, kabul edilemeyen öfke, sözcüklerin dışına taşar.

 Ses tonunda, vurguda, sözcüklerin kırıcılığında, sertliğinde, nefes alışta, bakışta, duruşta kendini ortaya koyar. Çene sıkılıdır. Kaşlar çatıktır. Burnundan nefes alıyor gibidir. ”Kan beynine sıçramış” tır. Kişi, yerinde duramaz. Ateş atmış, yanıyor gibidir. Bakışlarla karşısındaki kişiyi dövmeye çalışıyordur. Her insanda öfkenin yaşanış biçimi farklı olmakla birlikte, temelde ortak özelliklerle kendini ele verir.

 Bedenin gerginliğinde öfke dile gelir. Bütün bunlarla öfke, dile gelir ya da dışarı taşarken de” hayır, öfkeli değilim”  denir. Siz olsanız hangisine inanırsınız?

Yönetilemeyen Öfkenin Maliyeti

Öfkelendiğinin farkına varmayan kişi, öfkesini yönetemez. Öfke yanardağ misali patlamaya hazır bir volkana dönüşür. Tıpkı yanardağın patlayıp, lavları etrafa saçması gibi, kızgınlık, öfke, nefret, vb, yıkıcılık yayılmaya başlar. Hem kendimize hem de sevdiklerimize zarar vermeye başlarız.

Aile içi şiddet, işyerinde çatışma ve gerilim, arkadaş akran ilişkilerinde sorunlar, trafik kazaları, ev içi kazalar, bedensel sağlık sorunlarında artış, özel yaşama yönelik ilişki kayıpları, vb. Maddi kayıplar, hukuksal sorunlar, vb. çoğaltmak mümkün.

Beklentiler Karşılanmazsa; Öfke Tetiklenir

Öfke, temel olarak beklentilerin gerçekleşmediği anlarda, durumlarda ortaya çıkar. Öncesinde hayal kırıklığı ve engellenmişlik hissi vardır. Yakıcı ya da acı bir duygu olarak ta çıkabilir. Yaşananlar genellikle benliğe yönelik bir saldırı, kayıp olarak algılanır. Öfke bu noktada kendimizi korumamız için ya da savunma olarak devreye girer. Acı, engellenmişlik ya da kayıp hissi ne kadar yoğunsa öfkede aynı şiddette güçlü yaşanır.

Öfke, beklentilerin gerçekleşmemesi ya da gerçekleşmeme olasılığına yönelik yaşanan duygudur. Burada sözü edilenler o kadar hızlı yaşanır ki, ne olduğunu ya da neyin olmadığını çoğu kez sonradan anlamaya çalışırız. Bazen ne beklediğimizi kendimize anlatmakta bile zorluk çekeriz. Öfkenin tetiğinin çekilmesine neden olan etkenler buzdağının altındadır. Bazılarını biliriz. Bazılarını da uzman birinin yardımı ile öğreniriz. İnsan kendisini merak edip, fark etmeye çalıştığında öfkenin kaynağını bulabilir.

Öfkenin Tetiğini Çeken Beklentiler Nelerdir?

Beklentilerimizin çoğunluğu evrenseldir. İnsan olmaktan kaynağını alır. Sabit değildir. Sürekli değişime uğrar. Beklentilerin sürekli, durumdan duruma, kişiden kişiye değişebilmesine ayak uydurabilmek bazen güçleşir. Kendimiz bile ne beklediğimizin farkına varamayabiliriz. Bilincinde olmayabiliriz. Beklentilerin farkında olmayınca, öfke ansızın ortaya çıkmış gibi olur. Kıskıvrak ele geçirilmiş gibi oluruz. Mantıklı(?) açıklamalar, öfke yatıştıktan sonra bulunmaya çalışılır. Oysa artık olan olmuştur. Kalp kırılmış, ilişkiler bozulmuş, zarar verilmiş ya da zarar görülmüştür.

Hayatımız sürekli olarak tahmin ve beklentilerle geçer. Dünyadan, yaşanılan ortamdan beklentilerimiz vardır.  Temizlik, düzen, güvenlik, huzur, rahatlık. Trafiğin akıcı ı, sokakların temiz olması, hayatın pahalı olmaması, yaşamak için iş, olanaklara ulaşabilme, vs.

Başkalarından beklentilerimiz vardır. Yakın çevremizdeki insanların bizi düşünmesini, korumasını, saygı duymasını, yardım etmesini, zarar vermemesini, saygı, özen göstermelerini bekleriz. Eve gelince çocukların sakin olması, derslerini yapmaları, yemeğin hazır olması, komşuların gürültü yapmamasını isteriz. Eşin, sevgilinin her zaman anlayışlı, dostane, sevecen, fedakar olmasını bekleriz.

Kendimizden de beklentilerimiz vardır. Çalışkan, düzenli, dikkatli, tutarlı, disiplinli olmayı isteriz. beklemediğimiz bir anda hata yaptıysak kendimize de öfkeleniriz. İşe zamanında yetişemediğimizde, sakin olmayı başaramadığımız da öfke kendimize döner, döndürürüz.

Pişmanlık Öfkeyi Engeller Mi?

Öfke tepkilerinin sonucunda suçlar ya da suçlanırız. Pişman oluruz. Kararlar alırız. Bir daha öyle davranmayacağımıza, değişeceğimize, öfkelenmeyeceğimize dair. Ama bunlar çok işe yaramaz. Bir süre daha sabrederiz. Bazen uzun bir süre karşılanmayan beklentilere yönelik öfke içe atılır. “Yıllarca içime attım, denir.” 

Görmezden gelinir. Mantıklı açıklama ve tesellilerle öfke içte tutulmaya çalışılır. Öyle bir an gelir ki, biriktirilenler, durumla çok ta uyumlu olmayan bir şekilde ortaya dökülüverir. Ya da içte tutula tutula öfke içi kemirmeye başlar. Fiziksel sağlık sorunları olarak ortaya çıkar. Yüksek tansiyon, baş boyun, omuz ağrıları,  sindirim sistemi hastalıklar, vb

Öfkesini kontrol edemeyen insanlar sıklıkla kendilerini ya da başkalarını yaralar. Trafik kazası ve sakarlıkları çoktur. Maddi kayıplara daha çok maruz kalırlar. 

 İş yaşamında, sosyal yaşamda dışlanır ve istenmeyen kişiler olurlar. Öfkeyi kontrol edemeyen insanlar istedikleri pozisyona, kariyere ulaşamazlar. Ya da kariyerlerini koruyamazlar. Çok sık iş değiştirirler.

Aile yaşamında da suçlanırlar. Kavgacı, kışkırtıcı, istenmeyen kişiler olurlar. Yalnız olmaya mahkum olurlar. Takdir, kabul sevgi vb gösterilemez. Öfkenin sonuçları alkol, madde vb ile de uyuşturulmaya çalışılır. Yaşananlar adeta kabus ya da korku filmine dönüşür. Sonuçların çok ağırlaşması gerekmez aslında. Yaşananlar kaderin, insanların, kendimizin suçu değil. 

Yaşananlar öfke duygusu ile baş etme becerisinin eksikliğinden kaynaklıdır. Öfkeden korkmaktan,  , öfkeyi görmezden gelip,  reddetmekten, öfkeyi tanımamaktan kaynaklıdır. Araba sürmek doğuştan getirilen bir beceri değildir. Okuma yazma da öyle. Öfke yönetimi de doğuştan getirilen bir beceri değildir. Sonradan öğrenilir. Öfkenin direksiyonuna geçilebilinir. İstenilen yöne kanalize edilebilir.

Öfke; kendimizi korumamız, değiştirmemiz ya da önlem almamız gerektiğiyle ilgili bilgileri taşır. Bir çeşit alarmdır. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anlatır. Mantık ya da duygu ikileminden çıkmak ve seçenekleri görebilmek mümkündür. Mantık ya da duygu ikilemi insanın yeteneklerini kısıtlar. Kişiyi yeteneklerini kullanmaktan mahrum bırakır. Sağlıkla ilgili ciddi bedellere yol açar.

İnsan, öfkesini yönetmeyi öğrenebilir. İnsan kendini, kendisi için değiştirebilir. Bunlar da kendi başımıza yapabileceğimiz şeyler değildir. Değişim ve gelişim için psikoterapi, Psiko eğitimden yararlanılabilir.

 

 

Bu sitede yer alan tüm yazılı ve görsel materyaller www.elikapsikoloji.com sitesine ve site sahibi Meryem Gül Eren aittir. copyright © 2015 - 2024 - Sayaç : 170170
Bu sitede yer alan yazılar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için kullanılamaz.